13 Mart 2012 Salı

ANADOLU'YU GEZMEK NE GÜZEL...

Anadolu'yu gezmek ne güzel! Sanki tarihte yolculuğa çıkmış gibi. Yıllarca okul sıralarında öğrenmeye çalıştığımız ve kafamızda anlamlandırmakta zorlandığımız Türk tarihine, Orta Asya'dan çıkılıp Anadolu'ya ulaşan büyük göçün nasıl gerçekleştiğine, sonra nasıl Osmanlı'ya dönüşülüp imparatorluk haline gelindiğine, tüm bu süreçlerde yaşanan güçlüklere, tesadüflere ve daha bir sürü şeye yerinde rastlamak ya da başka deyişle hayalimizde tarihe şahitlik etmeye çalışmak belki de.
İlk olarak Konya'da hissettiğim bu duygu Kars'ı dolaşırken bambaşka bir hal aldı. Bunca uygarlık bunca din, dil, ırk hepsini yaşamış bir kentin sokaklarında dolaşmak, insanlarıyla tanışmak gerçekten olağanüstü. 1001 kiliseli kent Ani örneğin. Ermenistan'ın eski başkenti. Şu anda yanı başında uzanan Arpaçay nehri Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınırı oluşturuyor. 100.000 kişi yaşarmış burada. Her şeyi yazan, dünyanın ilk mühendisleri Urartular onların atalarıymış. Kentin girişinden itibaren duvarlarda Urartulardan kalma figürler var. Kapıdan girdikten sonra arkanızı dönüp bakınca surların üstünde Nazi işareti gamalı haç benzeri bir işaret görüyorsunuz; çarkıfelek yani sonsuz döngü işaretiymiş. Ne kadar doğru ve ne kadar gerçek; dünya üzerinde tekrar tekrar yaşanmışlıklar, yıkılmışlıklar ve tekrar kurulmuşluklar işte tam da burada, geçmişin bu en büyük kentlerinden birinde hatta İpekyolu'nun en önemli kentinde kendini ispat ediyor insana. İçerde isimlerini saymakla bitmeyecek kadar çok çeşitli kilise, manastır, katedral, medrese, hamam ve camiler var. Anadolu Selçuklu Türklerinden kalan Ani Ulu Cami, katedralden camiye dönüştürülmüş Fethiye Cami, İpek Yolu Köprüsü, Aslanlı Kapı, Divan Kapısı ve daha birçok eski yapının kalıntılarını görmek mümkün. Kars'ta yaşamış olan çok sayıda değişik uygarlıklardan müthiş bir kültürel zenginlik miras kalmış buralara; sadece mimarisinde ve sanatsal özelliklerin çeşitliliğinde değil, özenle hazırlanan kaz etinden tutun Ruslardan öğrenilen gravyer peynirine kadar mutfaktaki çeşitliliğinde de bunu gözlemek mümkün. Alpaslan zamanından kalan Türkler, Azeriler, İranlılar, Ruslar, Ermeniler, Osmanlılar, Terekeme Türkleri, Malakanlar denilen Ortodoks Beyaz Ruslar kentteki kültürel zenginliğin oluşmasına katkı sağlamışlar. Daha sonraları Kent Burjuvazisinin batıya göçmesiyle ise yerlerini yeni gelen halka bırakmışlar.
Her yer kar Kars'ta, göz alabildiğine uçsuz bucaksız bir beyazlık. İlk bakışta romantik ve gizemli. Hatta kış aylarında donmuş sularında sizi atlı kızaklarıyla ve sazan balıklarıyla ağırlayan Çıldır gölüne ve meşhur kayak merkezi Sarıkamış'a giderken biraz da ürkütücü. Ama kim ne derse desin; Orhan Pamuk'un 'Kar' romanında sessizlik olarak nitelediği, Cemal Süreya'nın 'Kars' şiirinde beyaz bir uykusuzluğa benzettiği kar bana gerçek bir huzur olarak yansıdı bu güzel Anadolu şehrinde. Büyük şehrin karmaşasından ve sahte yüzlerinden uzakta, herşey samimi, içten ve bir o kadar da gerçek olunca huzur doluyor insan. Kısa bir süreliğine yalan dünyaya ara vermiş gibi... Anadolu'nun en çarpıcı özelliklerinden biri de bu duygu  zaten. Ama aslına bakarsanız en çok hoşunuza giden saflık ve masumiyetin sağladığı güven duygusu sayesinde hiç gerilmiyor olmak. Kars'a özgü meşhur ozan atışmalarının bile amacı gülmek ve güldürmek. Ayrıca yöresel türkülerine ve Kafkasya bölgesine ait zengin folklörüne kendinizi kaptırıp coşarken aklınıza ne trafik geliyor, ne de sizi boğan kaotik şehir yaşantısı.
Kış ayları için Kars'ın en belirleyici özelliği haline gelen kar, şehrin içinde ise başka bir misyon üstlenmiş ve görünmesini istemediği şeylerin üstünü örtmüş. Örtebildiklerinin örtmüş tabi ki. Şehirde gözünüzden kaçmasına imkan olmayan gecekonduvari yapılaşma ve tabela kirliliği insanı gerçekten çok üzüyor. 1877-1907 yıllarında Rusların inşa ettiği 1,5 kilometre uzunluğa ulaşan birbirine paralel ve ızgaralı caddeler, içinde avluları ve peç denilen kalorifer sistemleri olan taş evler, Osmanlı'dan kalan hanlar, hamamlar bu çarpık yapılaşmanın arasında ya sıkışıp kalmış, ya da güzellikleri farkedilmesi güç bir hal almış! Yine de yerel yönetim tarafından kentsel dönüşümün uygulanmaya başlaması bugün için müjdeli bir haber. Bu sayede Kars'ta önümüzdeki yıllarda çok çok daha güzel manzaralarla karşılaşmak mümkün olacak gibi görünüyor.
Anadolu'yu gezmek gerçekten güzel; güzel insanlarının arasına girmek, her yörede ayrı bir saz ayrı bir söz öğrenmek, güzel lezzetler tatmak, ama en önemlisi yüzyıllar sonrasından tarihi selamlamak!
Bir sonraki durakta buluşmak dileğiyle...




Kars Sokakları...
 Ruslardan kalan kalorifer sistemi peçler...


Ruslardan kalan kalorifer sistemi peçler...

Kazım Karabekir Paşa'nın Kars Antlaşmasını imzaladığı masa...



1125 Kahkaha Kulesi Bulunan Kars Kalesi...


Osmanlı'dan kalanlar...

Kafkas Üniversitesi



Kafkas Üniversitesi Rektörlük








Havariler Kilisesi...









Alexander Nevski Kilisesi (cami olmuş)...


Ani'den sınır manzarası...


Çarkıfelek işaretinin bulunduğu giriş kapısının içeriden görünüşü...




Ermenistan sınırı...






Katedral, Fethiye Cami...














Çıldır Gölü'nde Atlı Kızaklar...

Çıldır Gölü dilek ağacı...

Çıldır Gölü'nde rakı karla içilir...

Şehitlik...

Sarıkamış...

1 yorum: